STEPHEN KİNG- YEŞİL YOL
Acımasız katillerin bulunduğu Could Mountain hapishanesinin E bloğuna hoş geldiniz. Buradaki mahkumlar "Yaşlı Sparky" diye bilinen elektrikli sandalye için sıralarını beklerler.
Hapishane gardiyanlarından Paul Edgecombe için bütün katiller aynıydı. Ta ki John Coffey adındaki mahkumla tanışıncaya dek. Dev cüsseli, çocuk kalpli bu adam Edgecombe’ un hayatını değiştirecekti.
Stephen King in bu eserini ben önce filmiyle tanıdım. Yeşil Yol filmi 4 dalda Oscar almış şahane bir film. Fimdeki performansıyla(Maalesef onu ölümünden sonra tanıdım) Micheal Clarke Duncan ı unutmamak lazım. Çok az oyuncu performansıyla settekileri bile göz yaşlarına boğabilir. Çünkü John Coffey in idam sahnesi harika oyunculuklarla birlikte birden fazla kez çekilmiş. Sahne o kadar gerçekçiymiş oyuncular bu sahnede ağlamamaları gerekirken göz yaşlarını tutamamışlar. Sonradan bir kitabın uyarlaması olduğu öğrendiğimde merakla kitabı aldım. Salya sümük ağladığım filminde; bu durum kitabında da değişmedi.
Coffey, iki kıza tecavüz etmekten ve öldürmekten dolayı hapise girmiştir. Polisler Coffeyi küçük kızı kanlar içinde kucağında ağlarken bulur ve hemen onu içeri atarlar. Coffey in hapise girmesiyle Paul Edgecombe için işler değişir ve Coffey onun için çok özel biri haline gelir. Coffey in sihirli güçleri vardır. Paul Edgecombe un kalbine dokunarak hastalığını iyileştirir. Paul bunu nasıl yaptığını anlayamaz, zaman içerisinde onun kötü biri olmadığını ve kızları onun öldürmediğini anlar. Fakat çok geçtir. Coffey eninde sonunda yeşil yoldan geçecektir. Tabi bir de okuduğum kitaplarda en nefrettiğim karakter olan (Sürekli bağıran, küfür eden ve siyahilerin ölmesi gerektiğini söyleyen) Percy i unutmamak lazım.
Ve kitap yorumumu cüssesi kadar yüreği olan ama cüssesine ters oranla korkusu olan ve beni çok etkileyen John Coffey sözüyle bitiriyorum;
"Yoruldum, patron. Yağmur altındaki bir serçe gibi yalnız, hep yollarda olmaktan yoruldum. Hiçbir zaman bana eşlik edecek, bana nereden geldiğimizi, nereye gittiğimizi ve nedenini söyleyecek bir yoldaşım olmadan. İnsanların birbirine karşı bu kadar bu kadar kötü olmalarından yoruldum. Yardım etmeye çalışıp da edemediğim bütün o zamanlar. Karanlıkta olmaktan yoruldum. Asıl da acıdan. Çok fazla. Eğer sona erdirebilseydim, yapardım. Ama yapamıyorum."
"Lütfen patron, yüzüme o şeyi geçirmeyin. Lütfen beni karanlığa gömmeyin, beni karanlığa göndermeyin ben karanlıktan korkarım."
Kesinlikle ama kesinlikle okunması gereken bir kitap. Kitap yorumunu yazarken bile gözyaşlarıma engel olamadım.
Yorum Gönder